A)FİKİRTEPE KÜLTÜRÜ : ÜRETİM DEVRİMİ VE İSTANBUL
‘Çeşitli yerleşimlerden öğrenilen Fikirtepe kültürünün
dallardan yapılmış yuvarlak kulübelerden oluşan kalabalık köyler, çizi
bezmeli çanak çömlek,kemik olta,kaşık ve zıpkın gibi aletlerdi.Klasik Fikirtepe
evresinin ardından Anadolu’dan gelerek Balkanlar’a geçen bir göç dalgasının
yarattığı Hoca Çeşme kültürü, Avrupa’daki ilk çiftçi kültürünün oluşmasında
önemli rol oynadı.’
Besin toplayıcılığı ve avcılığa dayalı gezginci yaşam biçiminden , üretim
devrimi olarak da adlandırılan , yerleşik köy yaşantısına geçiş ,kültür
tarihinin en önemli aşamalarından biri olarak kabul edilir .Günümüzden
9-10 bin yıl önce , mercimekgiller ile buğday ,arpa gibi tahılların tarıma
alınması ve koyun , keçi sığır ve domuzun evcilleşmesi ile başlayan bu
süreç içinde ,günümüz uygarlığının temellerini oluşturan çok önemli aşamalar
gerçekleşmiştir .
Neolitik ya da İlk Üretim Çağı olarak adlandırılan bu yeni yaşam biçiminin
oluşum aşamaları Yakındoğu ve Anadolu’nun belirli bölgelerinde gerçekleşmiştir
.Çiftçiliğin temelini oluşturan tahıl ve baklagiller ile koyun, keçi ,sığır
ve domuz gibi hayvanların doğada yabanıl olarak bulundukları bölgelerde
uzun bir evcilleşme süreci geçmiş , yerleşik köyler ile yeni yaşam biçimine
uygun toplumsal kurumların ve teknolojinin oluşması zaman almıştır . İlk
başlarda doğal olanakların sınırlı olduğu yarı kurak bölgeler için en uygun
seçenek olan çiftçilik, kurumsallaştıktan sonra ,saklanabilir güvenli bir
besin kaynağı sağladığı için hızla öteki bölgelere de yayılmıştır .
Anadolu’da gerçekleşen
ve toplum yaşamında devrim sayılacak kadar önemli değişikliklere yol açan
bu gelişimin Avrupa’ya aktarılmasında İstanbul ve Marmara Bölgesi’nin önemli
bir yeri vardır .Ancak bu yeni yaşam biçiminin Marmara bölgesini bile etkilemesi
oldukça gecikmiştir .Herhalde bölgenin , burada yaşayan ve Ağaçlı Kültürü
olarak bilinen toplulukların tarıma gereksinme duymadan balıkçılık , avcılık
ve bitki toplayıcılığı ile yaşamlarını rahatça sürdürebilmelerini sağlayan
zengin doğası , bu gecikmenin temel nedenini oluşturmaktadır .”
Fikirtepe Yerleşmesi Buluntuları
“ Neolitik
yaşamın İstanbul Bölgesi üzerinde ilk etkileri günümüzden 7500 yıl öncelerine
rastlar .Burada yaşayan avcı ve balıkçı topluluklar tarım hayvancılık ve
çömekçilik gibi uğraşları Anadolulu komşularından öğrenmiş , ancak geleneksek
yaşam biçimlerini de çok değiştirmeden , bölgeye özgü yeni bir kültür sentezi
oluşturmuşlardır .Fikirtepe Kültürü olarak adlandırılan bu aşamayı tüm
ayrıntılarıyla Fikirtepe ve Pendik’teki tarih öncesi yerleşme yerleri ile
Yarımburgaz Mağarası’nın 5. ve 4. Kültür katlarından öğrenmekteyiz .
Moda Koyu’nun arkasındaki Fikirtepe ile Pendik’in Kaynarca mevkindeki yerleşmelerde
bölgenin geleneksel avcı , balıkçı yaşamının bir çok öğesinin süre geldiği
görülmektedir . Anadoluda gel işen dörtgen planlı kerpiç evlerin yerine
,Fikirtepe insanları geleneksel dallardan örülmüş çamur sıvalı yuvarlak
kulübelerini bırakmamış ; beslenmelerinin önemli bir bölümünü su ürünleri
ve av ile karşılamış ; sınırlı ölçüde çiftçilik yaparak , o dönem için
“karma ekonomik model ‘’olarak tanımlayabileceğimiz bir yaşam tarzı geliştirmiştir
.Kullandıkları araç gerecin büyük çoğunluğunu oluşturan çakmaktaşı
ve kemik aletler geleneksel yöntemlerle yapıla gelmiş; buna karşılık Anadolulu
komşularından öğrendikleri çömlekçilikte kısa bir sürede özgün kap biçimleri
ve bezekleri geliştirdikleri de görülmektedir .İndirgenmiş ortamda fırınlanmış
koyu renkli kapları , büyük tutamakları ile kolaylıkla tanınan Fikirtepe
çanak çömleğinin “Pendik”, “klasik Fikirtepe” ve “gelişkin Fikirtepe”
olmak üzere üç evresi vardır . Fikirtepe Kültürü giderek Trakya ve Balkan
Yarımadasındaki toplulukları da etkilemiş , benzer bir yaşam bu bölgelerde
de görülmeye başlanmıştır.
Fikirtepe kültürü gelişirken , günümüzden yaklaşık 7300 yıl öncesinde büyük
olasılıkla iç Batı Anadolu’dan bir göç dalgasının geldiği anlaşılmaktadır
.Yeni gelenlerin yaşamlarını tümüyle çiftçilikle sürdürdükleri , farklı
bir alet teknolojisine sahip oldukları ve yükseltilmiş ortamda fırınlanmış
kırmızı renkli kapkacak kullandıkları bilinmektedir .Balkan Yarımadası
ile Egedeki gerçek anlamda ilk çiftçi ya da Neolitik toplulukların kaynağı
bu göç dalgasıdır ;ancak İstanbul çevresinde olduğu gibi diğer bazı bölgelerde
de yerel özellikler bir süre devam etmiştir . ”Hocaçeşme Kültürü “adı verilen
bu topluluk ile Fikirtepe kültürü bir süre birlikte varlıklarını sürdürmüş
, ancak giderek Fikirtepe kültürü daha ileri düzeydeki bu kültürün etkisinde
kalmıştır .”Yarımburgaz 4” ya da gelişkin Fikirtepe evresi olarak tanımlanan
ve daha çok zengin geometri bezemesi ile bilinen evre , İstanbul çevresindeki
yerel gelişimin günümüzden 6800yıl öncesine tarihlenen son aşamasını oluşturur."
B) PENDİK YERLEŞMESİ:
Pendik yerleşmesinde bulunan hoker durumunda gömülmüş insan iskeleti
“Pendik ilçesinin yaklaşık
1,5 km.doğusundadır.Bugünkü kıyı çizgisinden 50 m. İçerde,kuzey-güney doğrultusunda
uzun-oval,alçak ve yayvan bir tepedir.Yerleşmede ilki 1961 yılında olmak
üzere sırasıyla 1981 ve 1992 yıllarında sontaj ve kurtarma kazıları yapılmıştır.Son
Neolitik- ilk Kalkolitik Çağ’a tarihlenen yerleşmede,çanak,çömlek ile taş,kemik
ve pişmiş topraktan çok sayıda taşınılabilir kültür belgesi açığa çıkarılmıştır.Yerleşmede
biri dışında hoker (bacakları karna çekili)durumda gömülmüş 30 insan iskeleti
açığa çıkarılmıştır.(Resmi yukarıda bulunmaktadır.) Genellikle ‘Fikirtepe
Kültürü’ile paralellik gösterir.
Buluntular yerleşmenin
esas olarak balıkçılık ve avcılıkla sağlandığına, bunun yanı sıra sınırlı
bir çiftçiliğe de olduğuna işaret eder.Marmara Bölgesi ve bu bölgenin Anadolu
ve Trakya ile olan ilişkileri bakımından büyük önemtaşır ve Boğazlara yakın
ve halen korunmuş durumda bilinen başka bir yerleşmenin olmamasına önemini
daha da arttırmıştır.
C)İSTANBUL BÖLGESİNİN ÖNEMİNİ YİTİRMESİ
“Kalkolitik ve Tunç çağları
olarak bilinen M.ö.4000yıl ile 1. Bin yıl başları arasında Yakındoğu ,
Anadolu ve Egede çok hızlı ve canlı bir kültürel gelişim izlenir .Gelişen
köy ekonomisinden giderek kent ve kent devletleri oluşmuş , bunu çok kısa
bir süre sonra tüm politik , sosyal ve ekonomik kurumları ile devlet ve
imparatorluklar izlemiştir .
Bu dönem boyunca Balkanlar ve Doğu Avrupa ’da çok farklı gelişim süreci
görülür . Tarıma dayalı ekonominin tüm balkanlara yayılmasından sonra
, bölge ortamının etkisi ile , buralarda Yakındoğu ve Ege’de olduğu gibi
kentleşme ve gelişkin politik örgütlenme gerçekleşmemiş ; buna karşılık
Tunç çağının başlarına kadar köy ekonomisi gelişerek zenginleşmiştir .
Ancak Tunç çağları içinde Karadeniz’in kuzeyindeki step bölgelerinde ortaya
çıkan göçebe çoban topluluklar Balkanlardaki bu birikime son vermiştir
.
M.Ö. 7 yy-5 yy. YAZILI TARİH (W. Dörffled
buluntuları)
Bu süreç içinde , Anadolu , Ege , Balkanlar ve Kardeniz bölgelerinin ayrı
birer kültür oluşum bölgesi olması , İstanbul’un bunların arasında marjinal/taşra
olarak kalmasına neden olmuştur .Büyük coğrafi birikimlerin ortasındaki
konumu bu kez İstanbul’u olumsuz etkilemiş , söz konusu bölgelerde gelişen
kültürler kendi içlerinde yeterli iletişimi sağladıkları süre boyunca İstanbulda
önemli bir gelişme gerçekleşmemiştir .
Marmaranın güney kıyılarında Troia, doğusunda Hitit, Egede Myken uygarlıkları
gelişimlerinin doruğuna ulaştıkları dönemde bile İstanbul sınırsal olmaktan
kurtulamamıştır .Bu dönemlere ait Ayamama (Bakırköy), Hipodrom ve Selimpaşa
(İstanbul) ile Tepecik’te (Büyükçekmece ) küçük yerleşimlere ait izler
bölgenin boş olmadığını , zaman zaman çevre kültürlerinden etkilendiğini
gösterir .M.Ö.1. bin yıl başlarında tüm Balkanları etkileyen , kuzeyden
inen büyük göç dalgasının İstanbula kadar geldiği , Silivri’nin Sülüklü
mevkii ile İstanbul arkeoloji müzelerinin temel sondajlarından çıkan buluntulardan
anlaşılmaktadır . Ancak bu göçün Anadolu tarafına geçtiğini gösteren hiçbir
ize rastlanmamıştır .
İstanbul bölgesinin taşra özelliğinden kurtulup , bir “dünya kenti”olması
, ancak İstanbulda düğümlenen geniş coğrafi birimlerin tümüne egemen olan
büyük imparatorlukların ortaya çıkması ile gerçekleşecektir